2 Şubat 2012 Perşembe





NEYE DOKUNSAM SEN OLUYOR, NEYE BAKSAM SENSİN

Neye dokunsam sen oluyor, neye baksam sensin.
Gördüğüm her yüz senin yüzün, duyduğum her ses senin sesin oluyor.
Bazen, kurumuş bir gül olup ansızın düşüveriyorsun,
çoktan unutulmuş bir romanın sararmış sayfaları arasından.
Bazen de, sarmaş dolaş bir begonvil olup,
eflatun çiçeklerinle göz kırpıyorsun,
ağaç panjurlu eski evlerin güneşe sevdalı balkonlarından.
Bazen bir çift martı kanadı olup, masmavi gökyüzüne havalanıyorsun,
yüksek binaların kahverengi çatılarından.
Bazen de bir sokak kedisi olup, ansızın yere atlıyorsun,
yıkık dökük bahçe duvarından.
Bazen bölünüp milyonlarca parçaya,
geceleyin göz kırpıyorsun gökyüzünden,
bazen de ışıl ışıl yakamoz olup ağlara doluyorsun deniz üstünden.
Bazen rüzgar olup fersah fersah içime doluyorsun,
bazen de yağmur olup, saçaklardan yüreğime damlıyorsun.
Bazen bir ağaç gölgesisin ağustos sıcağında,
bazen de yapayalnız bir uçurtmasın,
takılıp kalmış aynı ağacın dallarına.
Bazen çiğ tanesisin, yeni açmış bir gülün kadife yaprağında.
Bazen de duru bir su damlasısın,
yol kenarındaki eski çeşmenin kararmış pirinç kurnasında.
Bazen üzerine adını yazdığım bir buğu oluyorsun penceremin camında,
bazende minicik gövdesiyle yuvasına ekmek kırıntısı taşıyan bir karıncasın,
aynı pencerenin pervazında.
Bazen çikolatalı dondurmasın,
küçük bir çocuğun sımsıkı tuttuğu külahında,
bazen de her ısırıkta ufalanarak yakasına dökülen bir kağıt helva...
Bazen bir ıslık oluyorsun dudaklarımda, bazen de bir sigara.
Bazen koyu yeşil şişedeki kırmızı şarabın doyumsuz tadındasın,
bazen de ince belli bardaktan içtiğim demli çayın son yudumunda.
Bazen mızrapsın, aşka sürgün bir tamburun kalp otağında,
bazende nefessin, ateşe pervane olmuş bir neyin yedi delikli sofasında.
Bazen NİZAMİ'nin kaleminden bir sayfasın,
bazen de SADİ'nin dudaklarından bir mısra.
Neye dokunsam sen oluyor, neye baksam sensin;
bazen karanlığın göğsüne saplanan kızıl bir şafaksın uzuak ufuklarda.
Bazen de kaçılmaz bir tuzaksın,
seher vakti ansızın çıkıp gelen yalnızlığa yenik düştüğüm akşamlarda.
Bazen çiçek yüklü bir baharsın, kuşanıp binbir rengini,
korkusuzca ölümün üzerine yürüyen.
Bazen de kılıcı keskin acımasız bir zemherisin
dört bir yanı bembeyaz kefene bürüyen.
Bazen yalnızlığımsın,
suskun kalıp sadece seni düşünmekten ölesiye keyif aldığım.
Bazen de en mutlu kalabalığımsın,
herkes beni yapayalnız sanırken,
doyasıya yaşadığım en güzel başbaşalığım.
Bazen abı hayatsın, içimden, yüreğimin ta derinlerinden
sessiz sedasız akan,
bazen de yekpare çelikten bir hançersin,
o yüreğe saplanıp öylece kalan.
Bazen, gönülden sımsıcak bir merhabasın,
bazen de göz yaşlarının yanaklardan gizlice süzüldüğü acı bir veda.
Neye dokunsam sen oluyor, neye baksam sensin;
farkında olsan da olmasan da...

metehan_derindeniz / eylül 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder